Toni Amca (Rafael Nadal)

Aynı zamanda bir süreliğine olsa da adanın en iyi masa tenisçileri ve santraç oyuncularıyla birlikte anıldığında olmuştur. Yani hem bedenen yani hem bedenen hem de zihnen güçlüydü Toni.

Toni Amca (Rafael Nadal)
Abdullah Korkmaz
Abdullah Korkmaz
14 Şubat 2021 Pazar 19:56

Toni Amca (Rafael Nadal)

Toni Nadal’a Wimbledon 2008 finali için soyunma odasında çıkmadan önce yeğenine söylediği son sözlerinin ne olduğu sorulduğunda, ‘’ona, sonuna kadar savaşmasını ve dayanmasını söyledi,’’ diyor. Rafa’nın dünya tenisinin zirvesine nasıl çıktığını sorduğunuzdaysa şunları söylüyor:’’ olay kafada biter, tutumunuzda biter. Önemli olan, rakibinizden ne kadar daha fazla istediğiniz ve bunun için ondan ne kadar daha fazla dayanabileceğinizdir.’’ Bir de vücudu isyanlardayken, korta çıkmayacak kadar büyük acı çektiğinde Rafa’ya ne söylediğini sorun’’ona söyle derim: önünde iki seçenek var. Ya, bu kadar yeter dersin, gideriz ya da, acı çekmeye varım dersin, devam ederiz. Dayanmakla pes etmek arasında seçim sana kalmış.’’ ‘’dayanıklık’’ Toni’nin, küçük yaştan beri Nadal’ın beynine yerleştirmeye çalıştığı bir sözcük ve bu, hayattan zevk alma prensibinin baskın olduğu bir adada ve ülkede sık duyamayacağınız bir felsefe. Toni bir İspanyol olarak daha çok, Hernan Cortes’in soyundan gelmiş gibi. Meksika topraklarına en fazla yüz adamla ayak basıp kimse kaçmaya yeltenmesi diye tekneleri yakan, müthiş yoklukları ve kanlı savaşları ardından koskoca Aztek İmparatorluğu’nu alt ederek bütün hazinelerini ve geniş topraklarını İspanya Kraliyeti’ne kazandıran büyük fatih Hernan Cortes’in   yani. Toni; tıknaz yapısı esmer teni, kalın ve güçlü bacaklarıyla gerçekten de o zamanların fatihlerine benziyor. Her zaman soğuk ve kararlı bakan, lafını hiç kesmeden esirgemeyen, çevremsidekilerin sevgisini kazanmaya zerre önem vermeyen bir adam Toni.

Ama kalbinde kötülük onun. Ailesine sorun anlatsınlar; ondan maçlar için bilet isteyen yabancıları ya da röportaj için kapısına dayanan gazetecilerin nasıl geri çeviremediğini. En yakınlarına karşı ara sıra aksi ve kavgacı olsa da ailesine sadakati tartışılmaz. Birbirilerine sım sıkı bağlı olan Nadallarda, kimse kimseyi dışlamadığı için Toni’ye ailenin kara koyunun demek doğru olmaz. Nadal ailesini gayet yakından tanıyan Carlos Costa’ya soracak olursanız; ‘’Toni sadece farklı.’’ Kardeşlerine göre daha huysuz, daha aykırı, daha yargılayıcı ve daha kavgacı. Fakat görünüşe bakarak gerçek bir fatih kadar güçlü ya da kendine yeten biri da söylenebilir. Spor basının bir kısmı, Rafa’nın Toni’siz bir hiç olduğunu düşünmeyi sever ama elbette bunun ters ide söylenebilir, Toni Rafa’sız bir hiçtir, denebilir. İşin aslı ise ortada bir yerde yatmaktadır. Toni ve Rafa, güçleri zaaflarıyla birbirini tamamlayan, birbirlerine karşılıklı derinden bağlı bir iki. İkisi birlikteyken, ayrı ayrı oldukları zamanlara göre daha güçlüler. Toni bir zamanlar bir tenis şampiyonu olmanın hayallini koruyordu. Gençken çok başarılı olmuş, kendine Mallorca’nın en iyisi olarak bir isim de edinmişti. Aynı zamanda bir süreliğine olsa da adanın en iyi masa tenisçileri ve santraç oyuncularıyla birlikte anıldığında olmuştur. Yani hem bedenen yani hem bedenen hem de zihnen güçlüydü Toni.

Fakat profesyonele bir tenisçi olup, İspanya anakarasını fethetmeye çıktığında, son derece istikrarlı bir oyuncu olmasına rağmen antrenörlüğün sırasında gençlere aşılamaya çalıştığı o öldürücü vuruştan yoksun olduğunu keşfetmesi uzun sürmedi. Yeni ile birlikte ders verdiği çocuklar, yer antrenörler top hakimiyetine önem verirken, Toni’nin en çok o bitirici vuruşların üzerinde durduğunu anlatıyorlar. Meşhur golfçu Jack Nicklaus’un gençlere yaptığı şu tavsiyeyi kendi de yürekten benimsemiş. ‘’önce topu uzağa atın, deliğe nasıl sokacağımızı sonra düşünürüz’’ yeğenine ta en başından, dört yaşından itibaren tavsiye de şöyle olmuş ‘’önce topa sağlam vurmayı öğren, içeride nasıl tutacağımızı sonra düşünürüz.’’ O noktadan sonradan da zihinsel olarak zırhlara bürünmüş bir rekabetçi yaratmak gibi zor bir iş için kolları sıvamış. İşe önce, yeğenine arkadaşlarının önünde sık sık adaletsizce davranarak başlamış.

Nadal’la birlikte antrenmana gelen diğer çocuklar, Toni’nin ona gidip top toplamasını ya da sahayı süpürmesini emrettiğinde Rafa’nın başını öne eğip nasıl söz dinlediğini gayet iyi hatırlıyorlar ikisi bire bir antrenman yaptıkları sırada, mesela yakıcı güneş kortun sadece bir kısmını geliyorsa Toni, Rafa’ya orada oynamasını buyururmuş ya da sağlam toplarla rahat rahat oynarken Toni ortaya birden bire yamuk veya sönük bir top çıkarıp onunla oyacaklarını söylemiş. Yeğeni şikayet edecek olduğundaysa ‘’toplar üçüncü sınıf olabilir, ama sen de dördüncü sınıfsın zaten!’’ dermiş. Bütün bunları onun iyiliği için yaptığına inanan Toni, Rafa’yla bazen yermi sayılık maçlar yaparmış. Bu maçlarda hevesli küçük Rafa’nın önce on dokuza kadar gelmesine izin verir, sonra arayı kapatıp maçı 20-19 alarak bu beklenmedik küçük zaferin havasına giren çocuğun dünyasının başına yıkarmış. Rafa’nın moraline yaptığı bu saldıranların, onu maruz bıraktığı bu acımasız disiplinin elbette ki tek amacı varmış: ona dayanmayı öğretmek. Öte yandan, Toni’nin ‘’dayanıklık’’ prensibi ile ilgili kendi deneyimleri çelişkili olmuş. Toni ve kardeşi Sebastian, dayanaklığın erdemleri üzerine ilk eğitimlerini Manacor’dan arabayla bir saat uzaklıktaki Palma’da okudukları yatılı okulda almışlar. Okulun müdürü, öğrencilerine hayatın kaçınılmaz imtihanlarına ve hayal kırıklıklarına karşı bir erkek gibi dayanmanın faydalarını uzun uzadıya anlatmayı severmiş. Kardeşlerin geçinmek zorunda oldukları ilk imtihan bir birilerine her zaman bağlı, her zaman destek olan ailelerini arkadan bırakıp yatılı okulda okumanın zorlukları olmuş. Sonuna kadar bir tek Sebastian kalabilmiş. Toni bir yıl dayandıktan sonra ailesine onu okuldan almaları için yalvarmış, onlar da kabul etmişler. Daha sonra üniversitede hukuk ve tarih okumuş, ama orayı da mezun olmadan bırakmış. Nihayet, profesyonel tenisçi olma hayalinden de vazgeçince, memleketi Manacor’a dönüp kasaba kulübünde çocuklara antrenörlük yapmaya başlamış. Toni böylece hem sevdiği mesleği bulmanın hem de diğer hiçbir çocukta görmediği bir azme ve Tanrı vergisi bir yeteneğe sahip yeğenin sayesinde oraya demeli yerleşmeye karar vermiş. Rafa’nın topa vuruşlarının, doğal pozisyon alma sezgilerini ve sağlam iradesini gören Toni’nin, İspanya’nın gelecekteki şampiyonlarından biri ile çalıştığını anlaması çok sürmemiş. Ayaklarına kadar gelen bu talihi kaçırmak istemeyen Toni kendi hatalarından çıkartığı derslerden yararlanarak bir şampiyon yaratmaya ve onun gelecekteki başarılarından kendine de hatlı bir pay çıkarmaya karar vermiş. Rafa’nın yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlayan başarıları Toni’nin doğru bildiğinden şaşmaması ve Cortes zamanındaki Katolik yargıçlar gibi bir kararlı bir şekilde yoluna devam etmesi için kuvvetli birer destek olmuş. Fakat Toni, sırtını öbür dünyaya ya da ilahi bir gücün varlığına dayamaktan hoşlanmıyor. Diğer çoğu İspanyol gibi Katolik olmaması bir yana, dinin sadece zayıflar ve maskaralar için olduğuna dair fikrini inatla savunmaya devam ediyor. Hatta Tanrı inancının da yeğenin eskiden onun yağmur yağdırdığına inanması gibi çocuksu ilkel bir şey olduğunu düşünüyor. 

Ancak Toni’nin en değişmez teorileri çocuk yetiştirmeye üzerine ‘’günümüzün en önemli sorunu, diyor çocukların fazla ilgiyi odağı haline gelmiş olmaları,’’ diyor. Anneler babalar, aileler, etraflarındaki herkes onları kürsüye çıkartmak için yarış halinde. Özgüvenlerini şişirmek için o kadar çaba harcanıyor ki, doğru düzgün bir şey yapmıyor olsalar bile kendilerini özel sanmaya başlıyorlar. İnsanların kafası karışmış. Olduğun kişi için değil, yaptığın şeyler yüzünden özel olunacağını anlamakta zorlanıyorlar. ‘’ben buna her gün şahit oluyorum. Bu çocuklar, ilerde bir gün para kazanırlarsa, biraz önlü olurlarsa, hayatın hiçbir alanında zorlukla karşılaşmadan yaşamaya devam ederlerse, sonunda katlanması imkansız, şımarık veletlere dönüşüyorlar.’’ Toni’ye göre, bu gerçeğe profesyonel sporda o kadar sık rastlanıyor ki, şımarık bir çocuk gibi değil efendice davranan, parlak bir sporcu bulmak neredeyse imkânsız, özellerine titrenen, bir dediği iki edilmeyen bu spor şahsiyetleri kendilerine sürekli Tanrımışlar gibi davranıldığı için buna zamanla kendileri de inanıyorlar. Fakat Rafa Nadal’ın ayakları yere basan kibarlığı, artık alışılmış olanı dışında kaldığı için sık sık taktir görülüyor ve Toni bununla gurur duyuyor. Rafa Nadal’ın yetiştirilme tarzı tamamen buna yönelik dense yanlış olmaz. O bir süper star olsa bile annesi babası ve Toni, mütevazı bir süper star olması için ellerinden geleni yapıyor. Çoğu zaman olduğu gibi, alçak gönüllülüğü yüzünden alkışlansa da bununla böbürlenmesine izin verilmiyor. ‘’insan alçak gönüllüğü olacak, işte o kadar,’’ diyor Toni. ‘’ ama bundan öğle özel bir şey de yok. Zaten ben Rafael’i anlatmaya kalsam ‘alçak gönüllü’ lafını kullanmazdım. O sadece, dünyada durduğu yeri biliyor. Bunu herkes bilmeli. Çünkü siz ne kadar büyük olursanız olun, dünya sizden çok daha büyük bir yer. Demek istediğim, insanlar bu tevazu meselesini de abartıyor.

Bunun tevazu ile ilgisi yok; tamamen, kim olduğunu, nerede olduğunu ve dünyanın sensiz de dönmeye devam edeceğini bilmekle ilgili bir şey.’’ Toni, yeğeni en ufak bir kibrine, en ufak bir kendini  beğenmişliğine karşı her an tetikte olsa bile bazı şeylerin Rafa’nın içinde olduğu veya annesşnden babasından nasıl bir terbiye aldığını görmezden gelmiyor. ‘’onun kendi başına da bıraksak kötü bir çocuk olmazdı’’ diyor. ‘’bu, benim gibi alavere dalavere ile işin olmayan annesinin, babasının sayesinde. Ancak biraz onun içinde de var tabii ki. Rafa küçüklüğünden beri söz dinleyen bir çocuk olmuştur ki buda zekasının göstergesi. Yani büyüklerinin ondan daha çok şey bildiğini, ondan daha çok deneyim sahibi olduklarını anladığını gösteriyor. Hali ile başından beri şekillendirmeye çok elverişli bir malzeme ile çalışıyorduk. Onda muazzam bir potansiyel olduğunu fark ettiğinde kendi kendine, bütün yeteneklerinin haricinde, korta nasıl bir insan görmek istiyorum, diye sordum. Kişilikli ama gösterişten uzak biri olmalıydı. Ben divalardan hiç hoşlanmam ve maalesef tenis dünyasından onlardan bolca var. Maç sırasında raketini yere fırlatmayı ona bu yüzden yasakladım; oynarken yüzünün şekilden şekle girmemesi gerektiğini o yüzden öğrettim; zaferde ve yenilgide rakibe karşı her zaman sportmence ve nazik davranmanın gerekliliğini bu yüzden aşıladım ona.’’ Toni kim olduklarına ya da ne yaptıklarına bakamadan, herkese karşı saygılı olmanın her şeyin başı olduğuna inanıyor. ‘’hayatta her şeye sahip olmuş bir insanın, değerlerine kabaca davranması kabul edilir bir şey değil. Aksine, konumun yükseldikçe insanlarına karşı görevlerinde artmalı. Yeğenim başka bir türlü birine dönüştüğünü, bütün dünya onu seyrederken sinir krizleri geçirdiğini, rakiplerine terbiyesizlik yaptığını görsen kahrolurdum her halde. Sadece rakiplerine karşı değil, hakemlere ya da seyircilere karşı saygısızlık etmesi de dahil buna. Annesi de babası da söyler, ben de sürekli söylerim: ‘iyi bir insan olmak, iyi bir oyuncu olmaktan daha önemlidir.’’’ Toni’de yeğenine karşı bazen fazla ileri gitmiş olabileceğini kabul edeceğine kadar iyi biri.

Ama Rafa’ya karşı sertliğini bilinçli, planlanmış bir stratejinin bir parçası olduğunu söylüyor. Yeğenin ilk zamanlardaki maç başarılarını neredeyse her zaman küçük görmesi de bu yüzden. Rafa maç sırasında iyi bir forehand vuruş yaptıysa bu, backhand’i üzerinde hala çalışmak gerekiyor demekmiş. Arka çizgiye doğru güzel aşırtma vuruşları yaptıysa bu, volelerinde bir eksiklik var demekmiş. Bir turnuva kazandıysa kazandı, ya o servisleri ne yapacaklardı? ‘’henüz bir hiçbir şey başarmış sayılmazsın,’’ dermiş Toni ona. ‘’daha fazlasına, daha fazlasına ihtiyacımız var!’’  bu gidişatı ailedeki herkes takip ediyor. Rafa’nın annesi ise ara sıra öfkeleniyormuş. Babası Sebastian’ın bazı endişeleri varmış. Rafael amcası, Toni’nin, yeğenin bazen gereğinden fazla zorlandığını düşünüyormuş. Rafa’nın  vaftiz babası, yani dayısı Juane, konuyla ilgili sıkıntısını Toni’nin yaptığını ‘’zihinsel bir gadarlık’’ olduğunu söylemeye kadar götürüyormuş. Ama Toni, Rafa’ya, kaldırabileceğini bildiği ve bir gün karşılığını göreceğini inandığı için o kadar yükleniyorlarmış. Israrla, bunu daha zayıf bir çocuğa yapmayacağına söylüyor. Ailenin daha şüpheci ferlerini açık bir isyana kalkışmaktan alı koyan şey, Toni’nin her şeye rağmen haklı olabileceğini düşünüyor olmalarıymış. Toni ‘den bir tek ailenin profesyonel futbolcusu Miguel Angel şüphe etmemiş. Dayanıklılık prensibine en az Toni kadar saygı duyan Miguel Angel, seçkin sporcuların başarılarının, ‘’acı çekme’’ hatta acı çekmekten keyif alma kapasitelerine bağlı olduğunu söylüyor. ‘’iki saat çalışma gerekiyorsa iki saat çalışırsın; beş saat çalışman gerekiyorsa beş saat çalışırsın; bir egzersizi elli bin kere yapman gerekiyorsa yaparsın. Şampiyonları, sadece doğuştan yetenekli olanlardan ayıran şey budur. Ve bütün bunlar kazanma zihniyetine doğrudan bağlıdır.

Yani fiziksel dayanıklılık gösterirken kafan da güçlenir. Hediye olarak aldığın şeylere, tabii işin içinde çok özel bir bağ yoksa kuruş değer vermezsin; ama kendi çabanla kazandığın her şey baha biçilmezdi senin için. Ne kadar çaba harcarsan değeri o kadar artar.’’ Bu tartışma Rafa’nın annesi de dahil herkes sonunda Toni’ye karışmamaya karar verene kadar sürmüş. Toni’yele böyle saatlerce çalışmasının Rafa’yı yorduğunun farkındaymışlar ama ikisinin artık sadece Teniste değil her şeyde bir birileri olmadan yapmayacakları bir noktaya da geldikleri de görebiliyorlarmış. Kısacası, ara sıra homurdansalar da Toni’ye bir daha engel olmaya çalışmamışlar. Böylece Rafa mız mız lamaya izin verilmeyen, genç savaşçının imtihanlalarsa türlü zorluklarla denediği, hiçbir bahaneye göz açtırılmayan bu krallıktaki eğitimine devam etmiş. Rafa çok geçmeden yaptığı her şeyden kendi sorumlu olduğunu öğrenmiş. Bir oyunu raketini çıtasında çatlak olduğu ya da raketin telleri yeterince gergin olmadığı için kaybetme lüksü hiçbir zaman olmamış. Ateşi de çıksa, dizi de ağrısa, okulda günü kötü de geçse fark etmiyormuş çünkü bunların hiçbiri Toni’ye işlemiyormuş. Rafa içinse geriye gülümseyip dayanmaktan başka seçenek kalmıyormuş.

Kaynak: ‘’Benim Hikayem NADAL’’ kitabından yazılmıştır.


İlgili Galeriler
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.