TÜRKİYE KULÜPLERİNİN SOSYAL YAPISI [Beşiktaş, olayı nedir? Galatasaray, olayı nedir? Fenerbahçe, olayı nedir?]

Beşiktaş Bereket Jimnastik Kulübü, 1905 yılında, Ali Sami Yen’in öncülüğünde, Mekteb-i Sultani’nin 1908-1909 futbol mevsiminde İstanbul Futbol Birliği’ne katılan Fenerbahçe...

TÜRKİYE KULÜPLERİNİN SOSYAL YAPISI [Beşiktaş, olayı nedir? Galatasaray, olayı nedir? Fenerbahçe, olayı nedir?]
Abdullah Korkmaz
Abdullah Korkmaz
08 Mart 2020 Pazar 03:07

TÜRKİYE KULÜPLERİNİN SOSYAL YAPISI

Beşiktaş, olayı nedir?

( Osmanlı Beşiktaş Terbiyei Bedeniye Mektebi ), ( Beşiktaş Bereket Jimnastik Kulübü ) ve ( Beşiktaş Jimnastik Kulübü ) adlarını alan günümüze kadar da bu sonuncu adıyla oluşan Beşiktaş, örgütlemenin her türlüsünün yasak olduğu bir dönemde, 1093 yılında, aralarında Hazine-i Hassa Müdürü, Sürre Emini, çokça paşazade, büyükelçi ve mebusun bulunduğu kişilerce kuruldu. İlk çalışmalarını Medine-i Münevvere Muhafızı Şeyhülharem Osman Paşa’nın konağından sürdüren Beşiktaş’ın ( Yıldız Sarayına jurnal edilmesine rağmen saray mensubu bazı forslu şahsiyetler sayesinde faaliyetine devam edilmesi ), Seryaver Mehmet Paşa’nın Abdülhamit’e çıkarak ( Beşiktaş Terbiya-i Bedeniye Mektebi hakkında bazı önemli açıklamalarda bulunması ), bundan sonrada Padişahın ( özel bir ferman çıkartarak  mektebin spor faaliyetlerine izin vermesi ), yalnız spor değil, siyasal tarihimiz açısından da çok ilginç olaydır.

Anılan dönemde, nitelikleri ve amaçları ne olursa olsun, örgütlenmenin her türlüsü yasaktı. Çok değil, biri dört  ( Black Stockings ), öteki iki yıl ( Kadıköy ) önce, Türklerce kurulmuş iki futbol kulübü kapatılmıştı. Aradan geçen sürede daha hoşgörülü bir siyasal ortama yönelinmediğine göre, bu beklenmedik gelişmenin nedenlerini başka yerlerde, sözgelişi o dönem İstanbul’unun yerleşme planında ( Beşiktaş ) semtinin özel konumunda aramız gerekiyor.

On dokuzuncu yüzyılda, Osmanlı sarayı, merkez bölgenin dışına, önce Dolmabahçe’ye, ardında da Yıldız’a taşınmıştı. Bu taşınmanın ardında yatan neden, aynı sıralarda, ülkenin ekonomik hayatının odaklaştığı, ( Merkez Bölge ) Galata’da, her ş bölgesi olduğu gibi, bir periferinin hızla oluşması ve genişlemesiydi. On dokuzuncu yüzyıl süresince, Galata’nın bu periferisi’yı, içeriye doğru da Cihangir’i yutarak yayıldı. Yirminci yüzyılın başına gelindiğinde, bütün bu semtler niteliksiz işçilerle, yarı-başıboş kalabalıklarla doluydu artık…

Dönemin başlarında, Beşiktaş semti, büyük-küçük memuruyla, esnafı ve pazarcısıyla ( güvenilir ) bir kitlenin yaşadığı, ticari merkezi Galata ve periferisiyle yönetim merkezi Yıldız arasında bir tampon bölgeydi. Ama, bu ( güvenceli ) durum uzun sürmedi. İstanbul’a gemilerle gelen malların Galata dışında da boşaltılmaya başlanması, özellikle Beşiktaş iskele ve pazarındaki ticaret hayatını, alabildiğine canlandırdı. Bu gelişme de, iktidarların okolofobilerini öteden beri depreştiren işlisi, işsizi, çırağı, hamalıyla ( periferi insanı )nı getirdi. Yıldız Sarayı’nın yakınlarına dayandı.

1903 öncesinde ( Beşiktaş Musiki Cemiyeti ) olarak çalışan örgütsel yapının Beşiktaş pazarıyla Yıldız Sarayı arasına etkili bir set çekebileceği elbette düşünülemezdi. Büyük kitlelerin ilgisi o sıralarda yalnızca yabancıların yaptıkları spordaydı. Özel padişah izniyle Serencebey yokuşunda kurulan, girdiği yoğun çalışmalar sonucu ( çok kısa zamanda sporu Beşiktaş gençliğine sevdiren ) Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nü bu bakış açısıyla değerlendirmekte yarar vardır.

II. Abdülhamit’in Beşiktaş Kulübüne neden kuruluş izni verildiği tartışılabilir. Tartışılmayacak tek şey, kulübün kurulmasıyla, yöre yoksulunun sığınacak yapı, kendini özdeşleştirebileceği bir simge bulduğuydu. Türkiye’nin bugünkü spor yapısı içinde Beşiktaş’ın seyirciyle özdeşliğini şöyle özetleyebiliriz:

Beşiktaşlılık, güçsüzün güçlenme, bir büyük çatı altında güven edinme arayışıdır. Şeref Stadı’nın denize sırt vermiş tribünlerinin ardından geçerken düdüğünü duyduğunuz, ama kendisini değil de dumanını gördüğünüz balıkçı teknesi gibi, top alanındaki ak-kara formanın ardında, işçinin, işsizin, küçük memurun, Beşiktaş iskelesi ve pazarı insanının, birey olmanın kendilerine veremediği güven duygusunun bir büyük çatı altında, topluluk içinde aradığını, bulunduğunu görür gibi olursunuz.

(Fişek, ‘’Sporun Anatomisi’’, Cumhuriyet, 15.08.1979).

Galatasaray, olayı nedir?

( Dahiliye Nezaretinin kulüplerini tescil etmediği gibi, yapılan toplu spor gösterilerine zaptiyeler aracılığı ile engel olunduğu ) bir dönemde, 1905 yılında, Ali Sami Yen’in öncülüğünde, Mekteb-i Sultani’nin beşinci sınıf öğrencilerince kuruldu Galatasaray… Ama, asıl önemlisi, okul duvarlarının dışına çıkmasına, 1905 – 1906 futbol mevsiminde Kadıköy Ünyon Kulüp, Imogene (İngiliz sefaret gemisi), Moda ve Elpis kulüplerinin kurdukları İstanbul Futbol Birliği’nin beşinci üyesi olarak katılmasına Yıldız Sarayı sesini çıkarmadı. Bununda nedenlerini, Osmanlı’nın iktidar yapısında ve Mekteb-i Sultani’nin bu yapıyla ilişkilerinde aramamız gerekiyor.

Tanzimat sonrası dönemde, Mekteb-i Sultani, daha önce saray bünyesinde çalışan, Avrupa saraylarındaki emsalleri gibi hariciye, askerlik ve saray hizmetleri için seçkin ailelerin çocuklarını eğiten Enderun Mektebi’nin bütün işlevlerini üstlenmişti. Osmanlı’nın devlet hayatına Enderun ve Sultani çıkışlı 60 Sadrazam, 3 Şeyhülislam, 23 Kaptanı Derya katıldığı düşünülecek olursa, II. Abdülhamit’in hoşgörüsünün ardında, bu okulun sporcularının ( en ziyade itimada mazhar uyruklar ) olmalarının yattığı söylenebilir. Kaldı ki, Sultani Öğrencileri, 1863 sonrasında Batı’dan öğrendikleri ( yabancı ) sporları yapmakla kalmıyor, öğrendikleri Fransızcayla ( Doğu’ya yabancı ) fikirleri de kolayca massedebiliyorlardı. Belki de ( siyaset yapacaklarına spor yapsınlar ) diye düşünmüştü. II. Abdülhamit

İlk maçı Kadıköy Frere Mektebiyle oynayan Galatasaray kulübünün futbol geleneği, İngiltere’deki Eton’ların Cambrige’lerin, Blackheath’lerinki gibi, bütünüyle bir ( okul geleneği )dir. Kulüp okul arasındaki organik ilişkinin kopmasından sonrada sürmüştü bu… ( Okullu ) olmasalar bile ( Galatasaraylı ) olan genel seyirci kitlesine bu geleneğin nasıl yansıdığını şu alıntıdan izleyebiliriz :

Galatasaraylılık genel seyirciden soyutlanmışlıktır, onun yaptığını yapmamaktır. Osmanlıca vezir, sefir, şeyhülislam, kaptan-ı derya, cumhuriyete hariciyeci ve yüksek bürokrat vermiş, yani devlet yönetmiş bir okuldan çıkıp da olgunlaşma sürecini onun çevresinde tamamlayan bir kulübün, yöneticisiyle, yandaşıyla genel kitleye tepeden soyluca bakışıdır bu. (Fişek, ‘’Sporun Anatomisi’’, Cumhuriyet, 15.08.1979).

Fenerbahçe, olayı nedir?

1907 yılında fiilen kurulan, II. Meşrutiyet’in hemen sonrasında faaliyete geçerek 1908-1909 futbol mevsiminde İstanbul Futbol Birliği’ne katılan Fenerbahçe kulübünün toplum bilincinde neyi simgelediğini anlamak için, tıpkı Beşiktaş örneğinde olduğu gibi, ( yerleşme merkezi )  açısından olaya yaklaşmak gerekir.

Fenerbahçe kulübünün kurulduğu dönemde, Yeşilköy Büyükdere ve Tarabya azınlık burjuvazisinin, Kadıköy de yerli burjuvazinin sayfiye yeriydi. Ama Fenerbahçe’nin doğduğu Kadıköy’ün hemen yanı başında da, iç güçlerle nüfusu hızla yenilenen, geleneksel esnaf, memur ve kayıkçısı uzaklaşırken onların yeri işsiz kalabalıklarca alınan, hızla gecekondulaşan bir Üsküdar vardı. Bir yandan gelişip güçlenen yerli burjuvazinin sayfiye yeri Kadıköy, onun hemen yanı başında çok düşük gelir gruplarının toplaşıp zengin komşusuna taban tabana zıt bir yaşam biçimi sergiledikleri Üsküdar…

Bu ilginç ( beraberlik ), son tahlilde ( Fenerbahçelilik ) dediğimiz ( ikili ittifak )’ın en önemli boyutu, aynasıdır. İttifakın birinci unsuru olan ( zenginlik ) konusunu, Fenerbahçe Tarihi adlı kitabında Rüştü Dağlaroğlu söyle anlatıyor : ‘’ 1907 yılında ilkbahar akşamı, ( Biz de bir futbol kulübü kuralım ) diyorlar. Diğerlerinden iki yaş büyüğü ve mali durumu en müsait olan Ziya ( Lüzumlu olan parayı ben veririm ) deyince, bu fedakârlığına karşı Ziya’ya ( Sen Reis olursun ) teklifinde bulunuyorlar ‘’ bu işin bir yönü, iktidar Piram dinin doruk noktasıdır. Ama 1789 ve sonrası orta-sınıf devrimleriyle çok ilginç bir paralellik içinde, ( müttefik ) bulmak için gidilen yer Üsküdar’dır. Yeni Dağlaroğlu’na göre, yeni kurulan Fenerbahçe’nin ( civardaki semt kulüpleriyle birleşme…  Teşebbüslerinin başlıcasını… Üsküdar kulübüyle birleşme hareketi teşkil eder ) böylece oluşan ittifakın özelliği, yönetimde kimin, tribünde kimin sesinin çıkacağının çok önceden, kuruluş yıllarında kesin bir iş bölümü planına bağlanmış olmasıdır. Bu ittifakın neyi simgelediğini okuyoruz:

Fenerbahçelik bir özlem, bir imrenme duygusudur. Transferinde tek liraymış gibi milyonları dağıtan bir kulüpte ya bu parayı dağıtır, ya ondan payını alır duruma gelme özlemidir. Zengin ufakları maaşıyla, ücretiyle, harçlığıyla sınırlı bir seyirci kitlesinin edinemeyeceği milyonlara özenmesi, onunla kendisini özdeşleştirmesi, ondan övünç payı çıkarmasıdır. ( Fişek, ‘’Sporun Anatomisi’’, Cumhuriyet, 15.08.1979)

Kaynak: Türkiye spor tarihi PROF.DR. KURTHAN FİŞEK, kitabından yazılmıştır. 


İlgili Galeriler
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.