Türk Spor Kurumu (1936-1938)

Türk Spor Kurumu’nun bu ideolojik temeline rağmen...

Türk Spor Kurumu (1936-1938)
Abdullah Korkmaz
Abdullah Korkmaz
03 Mayıs 2020 Pazar 16:55

Türk Spor Kurumu (1936-1938)

Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’nın Sekizinci Umumi Kongresi 13 Şubat 1936 tarihinde ilk oturumunu yaptığında, bunun, aynı zamanda, özel kulüplerin kendi işlerini yönetmek için kendi aralarından kendi özel yöneticilerini seçtikleri son TİCİ kurultayı olacağı anlaşılmıştı. Kulüpler arası çekişmelerin (çetecilik) olarak eleştirildiği, TİCİ’nin (desantralize) yapısıyla sporu geliştirip yaymanın mümkün olmadığının savunulduğu beş günlük kurultayın sonunda, 18 Şubat 1936 oturumunda peşpeşe alınan kararlarla, önce TİCİ’nin ad (Türk Sporu Kurumu) olarak değiştirildi, hemen sonra da (kurumun doğrudan doğruya Cumhuriyet Halk Partisi’ne bağlanması heyet-i umumiyece Parti Başkanlığından istirham edildi). O dönemin gazetelerinden CHP’ye yapılan kırk imzalı (katılma) başvurusunu okuyoruz:

Partiye bağlılıkları genel baş kurca onaylanmış hükmi şahsiyetler bulunursa, onlar da CHP Büyük Kurultayına delege gönderebilirler. Türk sporcuları ve Türk Spor Kurumu, kendisi yurdun kuruluş ve yeni baştan kuruluşunu temin edici tek ve yüksek bir siyasal tesis olan CHP’nin öz bir çocuğu ve onun bünyesinden bir parça sayar. Partinin bu yeni hükmü içinde yurt kurumları arasında ilk girme şerefini kurumumuzun alasının karara bağlanmasını teklif ederiz.

Bu başvuru, Türk Spor Kurumu’nun hem ideolojisinin, hem örgüt yapısının, hem tarihsel işlevinin en özlü ifadesidir. İdeolojisi, o tarihlerde ulusal ekonomiye (denenmiş) özel girişimciliğin alternatif olarak merkezi biçimde, devlet eliyle planlayan ve devlet kuruluşlarına dayandıran (devletçilik) anlayışının spordaki uzantısıdır. Örgütsel yapı ve bağlantıları yönünden, (bütçeleri ve çalışma programları gibi esaslı işleri Parti Genel Sekreterliğinin tensip ve tavsiyelerine sunan, ehemmiyetli görülen meseleler hakkında Parti’den direktif olan, Vali ve Parti başkanlılarının spor bölgeleri başkanlıklarını da deruhte etkileri) bir parti yan-örgütüdür. İlk andaki işlevi de, tek-parti yönetiminin denetim ve gözetiminde, geniş kitlelere ülke çapında spor yaptırmaktır. Ancak, TİCİ kurucularından Burhan Felek’in yıllar sonra belirtiği gibi, (parti politikası, hele partili kimselerin şahsi hırs ve emelleri spora karışınca, partili spor teşkilatı ancak iki sene gidebilecek, her spordaki olumsuz hadise partiye sıçrayacak, parti bu yüzden sporun bünyesinden atmak isteyecek, ama, bu seferde serbest bırakmayıp hükümete bağlayacaktır)

Bu oluşumlar çerçevesinde, (yarı-resmi) olarak kurulan ve kalıcı biçimde tek-parti yönetiminin yan-örgütü olarak çalışması tasarlanan TSK’nın, kalıcı bir yapı olarak değil, ideolojisiyle, yönetimiyle, tarihsel işleviyle, bir (ara rejim) olarak belirdiğini görüyoruz. Sporun devlet partisince yöneltildiği TSK döneminden doğrudan doğruya devlet yönetimine girdiği BTGM dönemine uzanan süreçteki (ideolojik) oluşumları dönemin belgelerinden söyle derleyebiliriz:

  • (Garpta bütün hayat gibi, spor da ferdiyetçi bir yoldan yürümüştür. Türk sporu bir ferd işi olmaktan uzaktır).
  • (Kulüpler yaptıkların işin ulusal olduğunu ve ulusun bedenlerini derbiye etmek davasında bulunduklarını söylerler… İstanbul kulüplerini yakından bilenler, bu gibi müesseselerde amatörce sporun profesyonel sporcuların elinde ne hallere girdiğini iyi bilirler. Biz millet için ve millet ölçüsünde spor istiyoruz).
  • (Spor kulüplerin sporun ilmini bilmiyorlar. Onlarca takımlarımızın yenilmelerine sebep ya sahaya alışmamak, ya muhiti yadırgamak, yahut yol yorgunluğu veyahut da ekseriye hakemlerin tarafgirliğidir ve bunlar yüzde seksen bizim aleyhimize vaki olur, her şeye kabahat buluruz).
  • (Biz şuursuz spor istemiyoruz, spordan bir gaye millidir, vatanidir, sosyaldir. Bir TİCİ’nin maksadında muvaffak olmasını candan dileriz. Fakat ortaya bozguncular çıkarsa işin arkası bırakılmayacaktır. O vakit de devletin başa geçmesini isteyeceğiz).
  • (Sekizinci Kongre Türk sporunun Miksak-ı Millisi, çeteciliğe son veren kongredir. Sporun başı artık başlar memleketi Ankara’dadır).

Türk Spor Kurumu’nun bu ideolojik temeline rağmen, yönetim yapısı, bazı bakımlardan, yerini aldığı TİCİ’nin uzantısıydı. Bu bakımdan, (ara rejim) ya da (geçiş dönemi) olarak nitelediğimiz TSK dönemini bir tür (arayış dönemi) olarak da değerlendirebiliriz.

Kaynak: 100 SORUDA TÜRKİYE SPOR TARİHİ, PROF.DR. Kurthan Fişek kitabından kısaltılarak yazılmıştır.

  

  


İlgili Galeriler
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.