spor şöleni

FC Barcelona ve Katalan Kimliği

DÜNYADAN FUTBOL

FC Barcelona 19. yüzyılın sonlarında bu ortamda orta çıktı; kuruluşu, 29 Kasım 1899’da Barcelona'da yaşayan İsviçreli Hans Gamper tarafından gerçekleştirildi.

FC Barcelona ve Katalan Kimliği

FC Barcelona, "Katalan halkının bir futbol takımı suretindeki epik yücelişi" olarak tanımlanmıştır (Artells, 1972, s. 7); Devletsiz bir milletin silahsız ordusunun tecessümü veya bu milletin elçisi denmiştir ona; veya kulübün başkanlarından Narcis de Carreras'nin ifade ettiği gibi: "Biz ne isek oyuz ve neyi temsil ediyorsak onun temsilcisiyiz." Kulübün karakterini en isabetli biçimde yansıtan ifade, kuşkusuz FC Barcelona'nın "bir kulüpten öte bir şey" olduğu ifadesidir (Cirici/Merce Varela, 1975). Cirici ile M. Varela, bu bağlamda, "böyle kısa bir cümlenin, pek ender olarak bu kadar çok şey anlatabileceğini" iddia ederler: "FC Barcelona’nın bir kulüpten öte bir şey olduğunu söyleyenlerin işaret ettiği şey, bir spor kulübünün bunca olağanüstü anlam kazanışında şaşırtıcı ve bizce benzersiz olgudur." (Cirici/Merce Varela, 1975, s. 4).

Bu cümle esasen, kendini devlet olarak yapılandırmayı başaramayan bir millet olarak Katalan halkının hüsranlarının, bir spor kulübünün kahramanlıkla yüceltilişini simgeler. Bu nedenle sportif zaferler siyasi zaferlermişçesine yaranır, yenilgiler ise hüsrandır Kupa Galipleri final maçlarında 1979’da Basel’a galibiyeti veya 1986’da Sevilla'da yaşanan yenilgiyi de düşünün. Zaferi de yenilgiyi de herkes büyük bir yoğunlukla beraberce yaşadı, tamamen farklı nitelikteki her iki sonucun halk üzerindeki etkisi de, salt sportif alanın ötesine taştı.

Bizim bu bağlamda kendimize sormamız gereken soru bu olayın nedeninin ne olduğudur. Nasıl oldu da, bu kulüp ile içinden çıktığı toplum arasındaki ilişki sportif sınırların ötesine taşıyacak ve spor dışı bir sosyolojik olguya dönüşecek ölçüde güçlü olabildi?

Bu olguyu anlayabilmek için FC Barcelona'nın hali hazırda 108.000 üyesi olduğunu, beş milyar pesetadan fazla bir bütçe üzerinde tasarrufta bulunduğunu ve gerek iç işlerinin, gerekse kulüple herhangi bir şekilde ilgili her hadisenin anında kitle iletişim araçlarında konu edildiğini göz önünde bulundurmalıyız.

Bu nedenle, bütün bu soruları cevaplandırabilmek için olguyu, içinden çıktığı ülke zeminine oturtmalıyız. Katalonya’nın ne olduğunu kavramaksızın ve ülkeyi tanımaksızın FC Barcelona'yı anlamak imkansızdır. İspanya, pek çok milletin oluşturduğu ve değişik dillerini bir arada bulunduğu, fakat bu durumun sadece ikinci Cumhuriyet'in (1931-1936) kısa süreli mevcudiyeti sırasında sonra ancak 1978 Anayasası’nda hesaba katıldığı bir devlettir. Bununla beraber, İspanya'nın 18. yüzyıldaki Veraset savaşları’ndan sonra merkezi bir devlet olarak yapıldığı ve milli devlet olarak biçimlenmeye çalıştığı, kaydedilmelidir.

1715’ten itibaren Ortaçağ’a davanan özerk hükümet kurumlarını yitiren Katalonya'ya, "Nueva Planta" emirnamesi ile yeni Bourbon devletinin birleştiriciliğini sağlamaya dönük Kastilya yasaları dayatıldı.

Ancak 19. yüzyılın başında, Avrupa'daki romantizm akımına ve bütün milletlerin yeni devletler kurmaya dönük hareketlilik içine girmesine bağlı olarak Katalonya'da gelenekleri yeniden canlandırmaya dönük bir kültürel ve siyasi hareket doğdu: Katalanca ifadesiyle, "Renaixença".

Bu hareketin Katalan burjuvazisi nezdindeki siyasi tezahürü, 1892'de "Bases de Manresa"da formüle edilen Katalonya'ya özerklik dilekçesi idi. Katalan burjuvazisi, tıpkı Bask burjuvazisi gibi İspanya’nın geri kalanından, sınai bir burjuvazi oluşuyla ayrılıyordu.

Barcelona'nın şehir duvarlarını yıktırtmayı, büyüyen başkent için yeni bir şehir planını gerçekleştirmeyi ve önemlisi, ona merkezi hükümetten yeni taleplerde bunma itkisini veren 1898 dünya fuarını örgütlemeyi başaran burjuvaziydi bu. O dönem, bu burjuvazinin iktisadi açılma dönemiydi.

Ayıca Katalonya sınai yapısı, giderek anarşist ve sonradan anarkosendikalist ideallere yönelen geniş bir işçi hareketinin doğmasını mümkün kıldı -oysa yarım adanın başka kesimlerinde sosyalist idealler ağırlık idi.

Nihayet, sporun Katalonya’daki güçlü köklerine demeliyiz; yine o dönemde spor, bütün Avrupa’daki gibi bedene ruha ilişkin bir yeni kültür olayı olarak yerleşmeye başlamıştı.

Baron de Coubertin'in olimpik ruhun yeniden canlanması üzerine 1892’de Sorbonne’de yaptığı ünlü konuşmayı unutmamayalım. Değişik spor dallarının büyük bir bölümünün örneğin hokey, Sutopu, basketbol başka spor disiplinleri İspanya'ya Katalonya üzerinden girdiğine de değinmeliyiz.

FC Barcelona 19. yüzyılın sonlarında bu ortamda orta çıktı; kuruluşu, 29 Kasım 1899’da Barcelona'da yaşayan İsviçreli Hans Gamper tarafından gerçekleştirildi. Ünlü Barca aynı zamanda ilk takımı da oluşturan bir İsviçreli, birkaç İngiliz ve Katalan'ın eseriydi. Mavi ve erguvan renklerini Gamper seçti; bunlar doğduğu kantonun (Tessin) mahalli renkleriydi. İlk arma, Barcelona şehrinin armasıydı. Kuzey Amerikan polislerinin plaketlerini hatırlatan nihai armanın seçilmesine kadar daha birkaç yıl geçecekti.

Kulübün ilk yıllarındaki hikâyesini, birbirini izleyen iniş çıkışlar belirler. Kaybolup gitme tehlikesini atlatan kulüp. 1920’li yıllarda, bugünkü konumuna gelir. Konuyu bilenlere göre FC Barcelona'nın spor kulübü olarak gelişmesi, gerçekleştirilen bir uluslararası karşılaşmalar dizisiyle örtüşür.

Kulübün yöneticileri, daha büyük bir stadyum inşa en zorunluluğunu kavrarlar. 1922'de, 40.000 seyirci alab Les Corts Stadı açılır. 1957de açılan yeni stada göçebe kadar, Barça'nın evi burasıdır.

Bir spor kulübü olarak FC Barcelona, Katalonya’nın kültürel ve siyasi hayatına kurulusundan itibaren katılmıştır.

Katalonya'nın özerkliğinin geri verilmesine ve siyasi eylemleri destekleyen çıkışlarda ve gösteri almıştır. Joan Josep Artells bu süreci şöyle anlatır: “1908’deki bunalımdan sonra FC Barcelona

Gamper'in talimatlılarıyla Katalanizmin aktif kesimlerine yaklaştı. Aslına bakılırsa, kulübü en nihayet tanımlayan yola da böyle getirildi. Kulübün bilinçsizce ama gayet bilinçsizce, Katalonya sporun en yüksek temsilcisi addedilme çabası içinde olduğu söyleyebilir.

FC Barcelona’nın kurucusunun başkanlık süresince güttüğü bu tutum, 1917-1925 döneminde daha da belirginleşti." (Artells, 1972, s. 5-8)

Primo de Rivera'nın diktatörlüğü sırasında (1923-1929). FC Barcelona'nın temsil ettiği olgunun oluşumunu belirgin olarak gözlemek mümkündür. Satirik spor dergisi Xut (Şut), kulübün 1924’teki "gümüş yıldönümü" münasebetiyle. "sanlı FC Barcelona’nın, erken döneminde tam anlamıyla 'egzotik' olduğunu" yazar: "Ama yavaş yavaş Katalanlaştı, ve yirmi beş yıl inat etmeleri, halkı saflarına kazanmalarına yetti." (Sola, 1971, s. 70)

O dönemde kulübün yediği en büyük darbe, Les Corts

Stadı’nın hükümet emriyle altı aylığına kapatılmasıdır. Kapatma kararı, FC Barcelona ile bir İngiliz gemisinin mürette batının oluşturduğu Jupiter takımları arasındaki bir dostluk maçında meydana gelen olayların sonucudur. Yıl 1925: Barcelona, Katalonya ve İspanya kupa şampiyonu olur. "Barcelona’da bu zaferin anlamı, öncekilerden çok daha büyüktür.

Kulüp ve diğer sevilen spor ve boş zaman örgütlenmeleri, Diktatörlüğüne toplumsal bağlamı içinde, protestoyu ve hoşnutsuzluğu dile getirmenin, rejim tarafından tahammül gösterilen tek yoludur." (Artells, 1972, s. 172)

Maç başlamadan önce marşlar söylenirken, topluluk yaklaşık 14.000 kişi- Britanya milli marşının bitiminde alkışlarken, İspanyol milli marşını ıslıkladı.

Bunun uzerine Les Corts Stadı altı aylığına kapatıldı. Kulübün her türlü etkinliği ve faaliyetleri yasaklandı, kulüp başkanı Joan

Gamper ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Gelen tepki, tamamıyla tek yürek, tek sesti. Artells söyle anlatıyor: "FC Barcelona'nın durumunda, bu önlemler Barcelonacıların' ve Katalanların kimliğini genelde daha belirginleştirdi. Hiçbir stadyumun kapalı olduğu sürede aidatını ödemeyi ihmal etmedi. Aidatların büyük bölümü ödendiği gibi kulüp yörecilerinin özel bürolarından ve kulübü destekleyen bazı işadamlarından da yardım aktı. Normal olarak futbolla hiç ilgilenmeyen pek çok insan, kulüp kasasını ayakta tutmaya dönük çağrılara icabet etti. Birinci takımdan hiçbir oyuncu kulübü terk etmedi, hepsi de parasını düzenli almaya devam etti." (Artells, 1972, s. 177)

Primo de Rivera'nın diktatörlüğü sırasında kamusal toplantılarda ve gösterilerde Katalonya bayrağı "Senyra"nın yerini, Barça'nın bayrağı aldı. Bu iki simgenin özdeşleştirilmesi ve birbirinin yerine ikame edilebilir hale gelmesi, yeniden, Franco diktatörlüğü sırasında görülecektir. 1939'da iç savaşın bitişi, FC Barcelona için yeni bir evreyi başlatır. Yeni yönetim merkezi hükümet mercilerince atanır, kulübün adı İspanyalılaştırılacak Kulüp de Futbol Barcelona'ya dönüştürülür.

Katalonya savaşı kaybetmiştir ve kulüp en karanlık dönemini yaşar. Ancak Franco diktatörlüğünün kırk yılı boyunca kulüp giderek yeniden canlanır ve tekrar eski simgesel anlamına erişir. Barça tekrar, Franco döneminde yasaklanan Katalan hissiyatını yansıtmanın aracı haline gelir. "Kırk yıl boyunca Katalanizmin her türlü açık ifadesinin takibe uğraması, milliyetçi duyguların Barça'ya yansımasına yol açtı. Katalanlığa ram olmuş 100.000 insanın buluşabileceği, kulübün

stadyumundan daha iyi yer yoktu; hele merkezi iktidarı cisimleştiren Real Madrid'e karşı bir maç söz konusu olduğu zaman.." (Perez de Rozas, 1982, s. 16)

Real Madrid'in 1950’li yıllardan itibaren merkezi iktidarla,

Birincisi: Önce Barcelona’nın aldığı ve bir yıl Barcelona'da oynamayı yükümlenen Di Stetano'nun ihtilaflı bir sözleşme imzalayarak Madrid' de oynamaya başlaması. Arjantinli as, o zamanlar, Real Madrid in büyük simgesi idi.

İkincisi: Beyaz formalıların Avrupa sahalarında elde etti ve rejim tarafından yurtdışındaki bir "özel elçi gibi kullanılan başarıları.

Gerci Real Madrid, Franco iktidarının takımı olarak kesinlikle tanımlanamaz ama Katalanların gözünde bu kulüp merkezdeki gücü ve merkezi iktidarı simgeliyordu - hâlâ da simgeler. Real Madrid, alt edilmesi gereken dış düşman haline geldi. Kimileri, yarı şaka yarı ciddi, İspanya'da demokrasiye geçiş sürecinin Aralık 1973'te Carrero Blanco'nun öldürülmesiyle değil, Şubat 1974’te Barça'nın Real Madrid'i Madrid'de 5-0 yenişiyle başladığına inanır. Göz önünde bulundurulması gereken bir başka etken, 1960’lı yıllarda Katalonya'ya gerçekleşen göç sırasında Barça'nın bir entegrasyon unsuru konumuna gelmesidir. Katalonya, kitlelerce mülteciyi entegre etmeyi bildi. Vazquez Montalban'a göre "Barça, Katalonya milli burjuvazisi ve küçük burjuvazisinin iç savaşa kadarki siyasi tutumunun simgesi olmuştur; savaştan sonra da bu tutuma dayalı duyarlığının yansıdığı tek zemindir, Bu vakanın en iyi kanitı, engre olmuş göçmenlerin Barça taraftarı, entegre olmamış göçmenlerin ise Espanyol taraftarı oluşudur." (Artells, 1972,S. ) Yerini Real Madrid'e terk edene dek FC Barcelona’nın akibi sayılan Espanol-Barcelona, "Barcelonist"lerin de merkeziyetçiliğin bağrımızdaki mevcudiyeti 'ni temsil eder - yani alt edilmesi gereken iç düşmanı...

Şimdiye kadar söylenenlerin, sonuç değerlendirmesi yerine geçebilecek bir örneği, Basel’de 1979'da oynanan Avrupası Kupa Galipler Şampiyonası finalidir. İspanyol halkının yeni anayasayı kabul etmesinden aylar sonra, özerklik statüsü talebi gündemde iken 30.000 taraftar Basel yollarına düşerek zaferi kutladıkları o geceye karıştılar. Aynı saatlerde onlarla birlikte bir milyon Katalan, bir ağızdan "kupayı aldık, sıra özerklikte" tezahüratıyla, özerklik statüsünün verilmesini istiyordu.

FC Barcelona, doksan yıllık varlığı ile Katalan toplumuyla -gerek orada doğanlarla, gerek göçmenlerle- iç içe geçmeyi ve bu toplumun hem özlemlerinin hem hüsranlarının simgesi olmayı başarmıştır. "Ama hepsinden önemlisi, kulübün ürettiği, onu sportif ilginin ötesine geçen bir simgeye dönüştürmüş olan duygu hareketidir. Kimileri için geleneğin simgesi, kimileri için umudun ifadesi - bundan dolayıdır ki bu kulüp, herkes için bir kulüpten daha fazla bir şeydir."

(Ciri-ci/Merce Varela, 1975, s. 4)

Kaynak: “Futbol ve Kültürü” kitabından yazılmıştır.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.